Selim Badur, DSÖ'nün koronavirüs harici enfeksiyon riski barındıran virüslere dair açıklaması ve aşı patentlerinin bazı ülkelerde kaldırılmasına dair güncel haberleri paylaştı, Covid-19 aşısı dozajları hakkında yorumda bulundu.
(21 Mart 2022 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)
(Bu metin hızlıca hazırlanmış bir ses kaydı deşifresidir, nihai biçiminde olmayabilir.)
Ömer Madra: Günaydın Selim bey, merhabalara!
Selim Badur: Günaydın, günaydın Özdeş, Feryal, herkese iyi haftalar!
ÖÖ: Günaydın!
SB: “Baharın ilk günü” dediniz, biraz böyle güneşli bir İstanbul sabahı keyifli, hoşluk dolu bir haber dizisi bekliyordum, pek öyle olmadı. Ben değiştireyim dedim ama bende de yok iyi haber. Baktığım zaman 470.647 kadar yeni olgu var listede, John Hopkins Üniversitesi’nin sitesine bağlı olarak. Altı milyonu aşkın yaşamını yitiren sayısı var. Günlük olgu sayısı bir hafta içinde ortalama 1.962 bin. Buradan şunu görüyoruz, bu ortalamadan; bir süreden beri olgu sayıları böyle 3,5 milyondan 1,5 milyona düşmüştü. Tekrar iki milyona doğru bir artış oldu. Nereden kaynaklanıyor bu artış, Covid-19 olgu sayısındaki artışlar? Özellikle Uzak Doğu Asya’dan bu şekilde belirtilmekte. Örneğin Güney Kore’de başkanlık seçimi olmuş, bir gün sonra 380 bin olgu sayısı, hafta sonu 621,328’e çıktı. Yani bir gün içinde bu kadar inanılmaz bir olgu saptanıyor Güney Kore’de. Özellikle Çin’de çok ilginç gelişmeler var; Çin’de çünkü bir yıldan beri ilk defa cuma günü iki kişi Covid’den yaşamını yitirdi. Bir yıldan beri ilk defa Covid’den hayatını kaybeden iki olgu bildirildi. Çin son 24 saatte beş bin kadar olgu bildirdi DSÖ’ye. 15 Mart’ta bu sayı 5280 idi. Tam kapanmaya gidiyor her zaman Çin, biliyorsunuz en ufak bir şüpheli durumda. Buna rağmen engelleyemiyorlar. Durum ilginç, neden ilginç? Çünkü en son bu iki kentte ortaya çıkan tek tük olgular nedeniyle Şangay ve Şenzen limanları kapandı. Bunlar kapanır kapanmaz, Şenzen’de özellikle kısıtlamalar sonucunda 2008’den beri borsa en yüksek düşüşü yaşadı bu bölgede, yani Güneydoğu Asya’da. Şangay borsasında %7,55’ten, Hong Kong borsasında da %10,7’lik düşüş yaşandı. Bunun üzerine ilk defa Çin Politbürosu ekonomiyi destekleme ve önceleme kararı aldı. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey yapmamışlardı. Bunun nedenlerinden bir tanesi Çin’de üretim yapan hem Toyota hem de Apple Iphone’un üretim merkezinde kısmen kapanmaya gittiler bu böyle olmuyor diye. 90 milyon kadar da işe gidemeyen insan var bu kapanmalar sonucunda. “Kısıtlamalar ekonomiyi aksatmakta” kararı çıktı. Bu ilk defa yapılıyor Çin gibi çok radikal ve çok sert önlemlerle pandemi sürecini götürmeye çalışan bir ülkede önemli bir gelişme. Peki Güney Kore, Vietnam, Japonya, Çin gibi Uzak Doğu Asya olgu sayıları artıyor bu coğrafyada dedim, ama bu sadece o bölgeye özgü değil. İngiltere’ye bakalım, bir haftada İngiltere’de olgu sayısındaki artış oranı inanılmaz geldi bana, %44. Yani bir hafta önceye oranla %44 artış var.
ÖM: Olsun ama bütün kısıtlamaları kaldırdılar. “Ne yapalım birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz.” dedi Boris Johnson hatırladığım kadarıyla.
SB: Bunu duyunca o zaman, iyi de biz iki yıldır niye bunları yaşıyoruz, bütün bu yaşadıklarımızın nedeni neydi madem bu kadar ciddi değildi bu olay?
ÖM: Ama soramazsınız bu soruyu, makul bir soru çünkü!
SB: Korona Günleri’nin son programını filan mı yapsak acaba? Ülkemizde de öyle gidiyor çünkü bir kısıtlama kalmadı gibi. Bizim ülkemizde zaten oldukça başıbozuk bir süreç yaşandı, yaşanmakta. İngiltere’de baktığım zaman hastane yatışlarında da %22’lik bir olgu artışı var. Olgu sayısı ortalama 634 bin kadar, yani İngiltere sayısal değerler açısından baktığımız zaman pandemiyi canlı canlı yaşıyor, dolu dolu yaşıyor, ama kısıtlamalar kaldırıldı. Fransa’da benzer bir şekilde özellikle hastaneye yatışlarda hafta sonu artış var. Bunu hayretler içinde karşılıyor sağlık bakanı, yani “böyle bir şey oldu, neden oldu acaba?” diye. Omikronun bir alt tipi olan BA2’yi suçluyorlar, “Orada artış var.” diyorlar. Biz hep Covid’e odaklandık, DSÖ’nün sitesini geçtiğimiz haftalarda şöyle bir gözden geçirdim nerelerde neler artıyor diye, şöyle ufak bir liste vereceğim size; ürkütmeyeyim ama çok süratle geçiyorum, Avrupa’da farelerde hepatit E virüsü yayılmaya başlamış. Bu hepatit E virüsü biz A hepatiti, B hepatiti, C hepatiti biliyoruz, E hepatiti de önemli, ağız yoluyla bulaşan bir hepatit virüsü. Özellikle hayvanlardan bulaştığına dair kanıtları vardı ve farelerde yayıldığı saptandı; ABD’de Zıka virüsü enfeksiyonu, özellikle gebeler yakalandığı zaman doğan çocuklarında bu mikrosefali oluşturan bir enfeksiyon hastalığı, daha çok Brezilya’dan bildiriliyordu. İtalya’da Toskana virüsü, Hirvatistan’da “Q fever” dedikleri bir humma türü -Coxinella bakterisinin neden olduğu enfeksiyon- ABD’de iki virüs var ilginç; Powassan ve Heartland virüsleri, buna ait olgular bildiriliyor. Aradığınız zaman buluyorsunuz ve bu virüslerin sayısı da 3-5’le sınırlı değil artık.
ÖÖ: Bu olgularda insanlardan söz ediyorsunuz değil mi?
Ukrayna'da çocuk felci tehlikesi
SB: Evet; ama iki eski önemli hastalığın deyim yerindeyse hortlamasına ait bulgular var; birincisi Endonezya’da sıtmanın arttığı, ikincisi Malavi’de polionun artışı. Polio deyince, yani çocuk felci dediğiniz zaman bir duracağım burada çünkü buradan Ukrayna’ya geçeceğim. Şimdi Ukrayna’daki sağlık haberlerine baktığımız zaman neler var diye; birincisi Ukrayna biliyoruz ki özellikle Covid açısından baktığımızda düşük bir aşılama oranı olan, aşı karşıtlığının yüksek olduğu bir ülke, ama son zamanlarda özellikle ülkeyi terk edenler, tünellere ya da sığınaklarda yoğunlaşan insanlar, o kaçmaya çalışan insanların kalabalık, bir arada yakın temasla ve çeşitli önlemleri almadan bir sürece girmiş olmaları bütün bunlar Covid’i kolaylaştıran olgular. Bunları biliyoruz, ama bunun yanı sıra tehlikeli bir noktaya dikkati çekmiş DSÖ; diyorlar ki özellikle Ukrayna’da ilginç bir şekilde, beklenmeyen bir şekilde bir bilgi çıktı, çünkü ekim ayında, geçtiğimiz ekim ayının 21’inde Ukrayna’da 20 tane çocuk felci olgusu bildirilmiş. DSÖ’nün Avrupa bölgesi çocuk felcinden arındırılmış bölge ilan edilmiş, en son olgu Türkiye’den bildirilmişti ve Türkiye’de takip edildi. İki yıl kadar hiç çocuk felci rastlanmadıktan sonra DSÖ’nün 53 ülkeden oluşan Avrupa bölgesii poliomiyelitten, yani çocuk felcinden arındırılmış bölge ilan edildi, sertifika verildi bu bölgeye ve günümüzde sadece iki ülkede endemik olarak poliomiyelit var, o bölgelerde mücadele ediliyor: Afganistan ve Pakistan. Ancak birdenbire çok ender olarak Tacikistan’a giden bir Ukraynalı ya da Tacikistan’dan ülkesine dönen Ukraynalı poliomiyeliti getirdi dendi ve ekim ayında 20 kadar Ukraynalıda poliomiyelit virüsü saptandı. İkisinde paralizi, yani felç meydana geldi. Bir kenarda duruyordu bu bilgi, ama birdenbire DSÖ çok kolay yayılan, özellikle kontamine, kirlenmiş içme suyu ve kalabalık bir arada yaşama koşullarında kolay yayılan bu poliomiyelit virüsüne dikkat çekiyorlar. Tabii orada yaşanan bütün olumsuzluklara bu da eklenirse ciddi bir sorun, ciddi bir olumsuzluk ve felaket yaşanıyor. Yani çok hızla çocuk felcinin tekrardan Avrupa’da hortladığını düşünün.
ÖM: Ben bir de şunu ilave deyim izninizle; bu çeşitli ülkelerde kapanmalar filan, bu tedbirler kaldırılırken mesela Avrupa’da, Almanya’da muazzam bir rekor kırıldığını gördüm The Guardian gazetesinin haberinde. Yani bütün günlük rekor kırıldığı gibi, ölüm sayısı da muazzam şeylere ulaşmış ama dün itibariyle kaldırıldı bütün kısıtlamalar. Bunun nasıl yorumlanacağını hakikaten bilemiyorum. Yani yedi günlük insidans oranı 100 binde 1706’ya çıkmış ve 300 bin kişi de cuma günü Covid olmuş, yani vaka olmuş. Başka ülkelerde de var aslında ama en çok Almanya’da görülüyor, grafikte de inanılmaz rekorlara sahne olunuyor ama kaldırıyorlar.
SB: Evet, geçtiğimiz cuma günü Önce Sağlık programında TTB Genel Sekreteri Vedat Bulut’u ağırlamıştık. Vedat’ın değimiyle “Omikron kapitalizme yenildi” diyordu, böyle bir gelişme oldu. Şimdi Ukrayna’da yine ilginç bir haber var sağlık konusunda; aşısızlara dışarıdan gelen yardım malzemeleri ulaştırılması yapılmıyormuş. Böyle bir haber çıktı, yani “Covid-19 aşısı olmayanlara yardım etmiyoruz” diye. Bu haberin tabii doğru olmadığı, yalan bir…
ÖÖ: Evet, hiç duymamıştık.
SB: Evet, böyle bir doğrulama geldi daha sonra. Bu ‘diya action’ diye bir aplikasyon var ve bir hareket var bu şekilde tanımlanan, aşılananlara aşıya özendirmek için 35 Euro veriyorlardı. Bu tarz uygulamalar yapılıyor. Aynı uygulama daha sonra savaş nedeniyle, özellikle ilk günlerinde, ilk haftasında işini kaybedenlere 200 Euro’luk bir para veriyorlardı. Bütün bu bilgi kirliliğinin yoğun olduğunu belirtmek için de böyle yalan haberler de bazen yayılıyor.
ÖÖ: Bu bilgi kirliliği demişken, Ukrayna’dan bir iddia var, biyoloji laboratuvarlar olduğuna yönelik. Bir de tabii savaşta vurulma ihtimali var buraların. Siz de laboratuvarda çalışmış bir virolog olarak bu biyoloji laboratuvarları nasıl bir tehlike taşıyor savaş koşullarında?
SB: Geçen hafta değinmiştik, DSÖ bu konuya dikkat çekti; laboratuvarlarda birtakım patojen mikroorganizmalar var, bunların korumasının daha iyi yapılması gerekli, çünkü bunlar laboratuvardan yayılmaya başlarsa hiç ummadığınız mikroorganizmalar sorun yaratabilir, diye.
ÖÖ: Bir de buna komplo teorileri ekleniyor; biyolojik silah üretiyorlar diye. İşte Rusya böyle iddia etti.
Bazı ülkelerde aşı patentlerinin kaldırılması gündemde
SB: Tabii bu tarz komplo teorileri, bu enfodemi sadece Covid konusunda yok, her konuda oluşuyor tabii. Irak’ta da biz bunu gördük, burada da büyük bir olasılıkla yaşanıyor. Ama tabii laboratuvarlarda patojen, insan için tehlike arz edebilecek mikroorganizmaların bulunduğu, toplandığı, onlarla çalışıldığı bilinen bir konu. Bunun tabii yayılması konusunda gerekli önlemleri almaya çalışıyorlardır diye düşünüyorum. Evet, yani önemli bir konu, en azından DSÖ bu konuya dikkatleri çekti. Bütün bu olup bitenler, Ukrayna ile ilgili bu sağlık haberleri ve araya katılan bu yalan haberler, enfodemi gerçeği açığa kavuşunca okuduğum bu yazıda “Great Reset” isimli kitaba değinilmiş. Nedir bu kitap diye baktım, Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab ve o kuruluşun son başkanı Terry Malery isimli iki kişi bir kitap yazmışlar ve Davos’ta da bu kitaba değinilmiş son toplantıda. Orada, “Özellikle tarihte birtakım yaşanan krizler toplumlarda, toplumsal hareketlerde çok ciddi değişimlere yol açmakta.” diye başlayan, buradan da işte “Acaba Covid-19 pandemisi birtakım toplumsal değişikliklere yol açar mı?” sorusunun tartışıldığını anlatıyor bu yazıda. Bu “Great Reset”, yeniden formatlama filan gibi mi çevrilir bilmiyorum ama buna tabii özellikle Sınırsız Doktorlar kuruluşunun “Bu konuyu istismar ediyorsunuz.” gibi bir itirazı olmuş. Biraz önce Özdeş’in değindiği biyolojik silahlar filan, bu gerçekten ülkelerdeki bu haberleri çok da ciddiye almamak lazım. İşte geçen hafta değindik mi bilmiyorum ama Almanya’da bir hastane Rus ve Belaruslu hastaları kabul etmeme kararı aldı. Dostoevsky’nin, Tolstoy’un yasaklanması gibi, hani Dostoevsky pek bir şey kaybetmez bundan ama Almanya’da bir hastanenin Rus ve Belarus’luları kabul etmemesi gibi hani yenilir yutulur bir şey değil. Bu Münih’teki bir özel hastanenin kararı. Bunlar oluyor, bu arada DSÖ Rusya’nın Covid-19 için ürettiği Sputnik aşısını değerlendirme kararı almıştı ama bu kararı askıya almış durumda çünkü gidip yerinde bir inceleme, bir denetleme yapmaları lazım, ama uçuşlar durduruldu ve kredi kartlarını Rusya’da şu an için kullanmayacakları gerekçe gösterilerek bu aşının değerlendirme sürecini dondurmuşlar. Bu da öyle ilginç bir karar.
ÖÖ: Bu kadar zaman sürmesi de ilginçmiş ama, çünkü ilk aşılardan bir tanesi.
SB: Ama hayır, çok geç başvuruda bulundu DSÖ’ye. Yani DSÖ onayı olmadan da 70 ülkeye sattılar. Hem kendileri kullandılar hem de 70 ülke kullandı, bu çok şaşırtıcı gelmedi. Şimdi önemli bir haber, DSÖ tarafından açıklandı, bu patent konusu. Patent konusuyla ilgili AB, ABD, Hindistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti patent konusunda anlaştılar; yani patentin, en azından Covid-19 aşısı patentlerinin geçici bir süre dondurulması, kaldırılması gibi. Peki bu gerçekleşecek mi, bu kadar iyimser bir haber? Ben başından beri bu işten çok karamsar olduğumu belirtmiştim. Haberde diyor ki DTÖ üyelerinin ikna edilmesi gerekiyor, 164 üye var, baştan beri İngiltere, İsviçre ve İskandinav ülkeleri buna itiraz ediyor olmaz öyle şey diye. Uluslararası ilaç endüstrisi federasyonu var, IFPMA, onlar buna tamamen karşı olduklarını, yeterince aşı üretildiğini, aslında sorunun dağıtımda olduğunu söylüyorlar. Hem DSÖ hem de Sınırsız Doktorlar kuruluşu bu konuda devrede, ikna etmeye çalışıyorlar. Yani dört kuruluşun, işte üç devletin ABD, Hindistan ve Güney Afrika ile AB’nin aldığı bu daha yumuşak, daha olumlu şekilde en azından geçici bir süre patent uygulaması kaldırılabilir, dondurulabilir, bunu tartışalım dedi. Önerilerini tartışmaya bile açmamaya çalışan ülkeler, kuruluşlar var. Bu da unutulmaması gereken bir nokta.
ÖM: Tam bu noktada ben de şeyi sorabilir miyim, “The Great Reset” dediniz, bu yazı, önemli bir şey bu yani yeniden başlatma, bilgisayar terimi değil mi?
SB: Evet evet, yani yeniden formatlama demeye çalıştım fakat…
ÖM: Peki bu şeyi soracaktım ben, bu büyük yeniden başlatma ‘The Great Reset’i aslında kapitalizm için yapsak ve kaldırsak nasıl olacak diye düşünmüyor değilim.
ÖÖ: Olmaz olmaz, “reset” değil, ortadan kaldıralım! “Delete”.
SB: Camdan aşağı atalım. Tabii, zaten özellikle Sınırsız Doktorlar kuruluşunun kitaba hemen çok sert ve ani itirazının gerekçesi “bunlar kapitalizmi kurtarmak için” diyorlar. Tabii bizim konumuzu Covid’i aşıyor belki ama ayrıntısına daha uzun uzun değinmek istemedim o nedenle, çünkü çevre konusunda da iklim krizini önleme konusunda da birtakım önlemler önerilmekte. Davos’ta gündeme gelen bir konu bu. Fakat ele alışlarında bu önleme yöntemleri, önerilen tekniklerinde de hep bir para ve kazanç gündeme geliyor. Yani önleme konusunda da yapılacaklardan da para kazanmak da ilginç bir yaklaşım tabii. Bizim programımızın konusu kapsamı dışına çıkmamayım. Kentlerin demografilerinin değiştiği fark edildi Covid’le birlikte. Uzaktan çalışma nedeniyle birçok kişi kentlerdeki pahalı kiralardan kaçabilmek için taşraya, kırsala taşınıyorlar, uzaktan çalışıyorlar. Fransa’da yılda dört bin kadar aile bu şekilde göç etmişler. Hani buradan hareketle bu tarz bir gelişme söz konusu olabilecek, yayılabilecek belki. Olgu sayılarında ben İngiltere’den, siz Almanya’dan örnekler verdiniz kısıtlamaların kaldırılmasına karşın aslında gerçek sayısal değerlerde artış var diye. ABD’de işler daha iyi gidiyor Avrupa ülkelerine göre ama hapishanelerde geçen yıla oranla üç misli daha fazla olgu varmış, 101 hapishanede yapılan bir çalışmada çıktı. Fransa’da 1500 kadar aşı merkezi vardı, bunlar tek tek kapanmaya başladı. 14 ay ve 142 milyon enjeksiyon sonrasında işi yavaş yavaş doktorların muayenehanelerine ve eczanelere kaydıracaklar. Artık çeşitli bölgelerde oluşturulan işte çadırlarda ya da geçici birtakım prefabrik yerlerdeki bu aşı merkezleri ki sayıları 1500’den 150’ye kadar düşmüş, daha da azalacaklar.
Altı doz aşı gerçekten gerekli mi?
ÖM: Almanya da yalnız değil aslında, Avusturya da, Hollanda da, Fransa da…
SB: Tabii tabii bende de var, Almanya ve Hollanda’da da yükseliyor, bu önemli tabii. İngiltere, Almanya ve diğer ülkelerde…
ÖM: Ama hepsi bütün tedbirleri kaldırıyor.
SB: Evet, bizde de benzer bir şey oldu biliyorsunuz, son bilgilere göre işte ülkemizde 97 bin kişi Covid nedeniyle yaşamını yitirdi ama TTB’nin pandemi çalışma grubu üyesi Güçlü Yaman’ın matematik modellemelerle çok güzel, çok önemli, bilimsel değeri yüksek birtakım hesaplamaları var. Ona göre 97 bin değil ülkemizde yaşamını yitirenlerin sayısı, 174 binden fazla. Yani hem verilen resmi rakamlar gerçeği tam yansıtmıyor hem de buna rağmen, bu sayısal değerlere rağmen, yani olduğundan daha düşük açıklanan rakamlara, sayılara rağmen bu kısıtlamaların kaldırılması devam etmekte. Geçen hafta da söylemeye çalıştım, ülkemizde aşı politikası garip bir şekilde yürütülmekte. Gerçekten de altıncı doz aşıyı olan üç milyondan fazla insan var ülkemizde. Ben de bilmiyordum, çok hayret verici bir şey, altıncı doz nereden çıktı? Buna karşılık çok ciddi oranda insan daha rapel dozunu yaptırmamışlar. Hep başından beri diyorum, teknolojinin geldiği noktada ilerlemeler iyi, güzel de daha olumlu, daha etkili birtakım ürünler, aşılar, antivirallerin çoktan hazırlanmış olması lazımdı. Demek ki şimdiye kadar yapılan çalışmalar, bize söylenen ilerlemeler doğru yolda ve doğru amaçla yürütülmemiş. Şimdi ben bunu düşünmeye başladım.
ÖÖ: Bir de ben takıldım, altıncı doz nedir, nereden çıktı?
SB: İşte üç doz, iki doz olan, örneğin Sinovac aşısı olan iki doz da Biontech aşısı olduktan sonra beşinci dozu, altıncı doz… Böyle bir hak tanınıyor, böyle hak tanınınca yaptırıyor insanlar. Evet, altıncı dozu yaptıran insanlar, çok garip bir şey. Bu rapel dozlar konusunda buna gereksinim, bu reenfeksiyon dediğimiz yani hastalığı geçirenlerin bir daha geçirmesi ya da aşılı olduğu halde hastalığı evet, hafif geçiriyorlar, bu bilinen yadsınmaz bir gerçek ama buna rağmen böyle bir olgu, bütün bunlar aslında hem doğal enfeksiyon sonucu hem de aşı sonrası oluşan bağışıklığın çok güçlü ve tam olmadığını gösteriyor, bunu biliyoruz artık. Diğer solunum yolu enfeksiyonlarında, örneğin gripte de böyledir; %100’lük bir koruma net, tam bir koruma ortaya çıkmıyor. O zaman bizim rapel dozlara başvurmamız doğal. Üçüncü doz yapıldı evet, tamam yani ilk rapel doz. Şimdi çeşitli Avrupa ülkeleri önce işte belirli yaş grubunun üzerindeki 70 yaş, 60 yaş, 80 yaş üzerine dördüncü dozu açtılar Fransa’da, İngiltere’de. ABD, her iki MRNA aşısını üreten Pfizer ve Moderna şirketlerinin dördüncü doz için ABD’de FDA’ya başvuruları izledi. Bütün bu haberler iyi güzel de birdenbire çok çarpıcı bir yazı çıktı, son New England Journal of Medicine’de, yazarların ismini söyleyeyim, kısaca Regev-Yochay ve arkadaşları. Bu kişiler, İsrail dördüncü dozu uygulamıştı, dünyada ilk uygulayandı. Dördüncü dozdan sonraki bağışıklığın üçüncü dozdan pek de farklı olmadığını yani dördüncü dozun kısaca çok da korumalar katmadığını açıklayan, gösteren bir yazı yayınladılar. Bütün bunlar yeni varyantlar çıktıkça, bunların aşıdan daha az etkilendiğini ancak aşıların hâlâ ağır hastalık geçirme, hastaneye kaldırılacak kadar ağır olmaktan ve ölümden koruyan tek araç olduğunu, buna karşılık hiç yakalanmamayı sağlamadığını gösteriyor. Bitirirken bir de şu omikrona değineyim; bu omikrondan sonra biliyorsunuz çeşitli çalışmalar yapılıyor, bir haber çıktı deltakron -delta varyantıyla omikron varyantının harmanlanmış şekli- bunun iki mutasyon kümelerini bir şekilde, bir arada kendi bünyesinde barındıran bir yeni varyant. Varyantlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Henüz hakem denetiminden geçmemiş bir makalede Ksan Yang ve arkadaşları, Yeni Zelanda ve Hong Kong’da ortaya çıkan yeni varyantları incelemişler, neler var bunu gösteriyorlar. İlginç bulguları var; henüz bu yayılan, ağır hastalık yapan varyantlar değil ama en azından varyant serisinin ya da varyant oluşumunun devam ettiğini gösteren bir çalışma. Buradan işin pratik yönüne bu deltakrona ya da delta mikrona değinmek istiyorum. Biz programımızda da değinmiştik, ocak ayının sonlarında Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bildirilmişti bu delta ve omikron rekombinasyonu. Ne demek bu? Bu yeni bir varyant, şimdi tekrar gündeme gelmesinin nedeni, Fransa ve ABD gibi ülkelerde saptanmaya başladı. Şimdiye dek 33 tane Fransa’da, sekiz tane Danimarka’da, bir tane Almanya’da, bir tane de Hollanda’da var. Aranırsa sayıları artar. Bunlar 15 Mart tarihli sayılardı. Bu yeni bir varyant oluşum mekanizmasını gösteriyor. Yani iki tane varyant, iki farklı virüs tipi aynı insanın hücresini enfekte ettikleri zaman bu iki hücreye ait genetik materyal harmanlanıyor ve bir kısım genetik özelliğini A virüsünden, diğerini B virüsünden alan yeni bir C virüsü tipi ortaya çıkıyor. Bu varyant oluşum mekanizmalarından bir tanesi. Esas biliyorsunuz, hep söyledik HIV AIDS hastaları ya da diğer kronik hastalıklarda uzun soluklu bir virüs canlılığı sürmekte, onlarda ortaya çıkıyordu varyantlar. Bir de böyle iki virüsün aynı hücreyi enfekte etmesi sonucunda ortaya çıkıyor. Bu bir kuramsal olasılık idi ama hayata, ete kemiğe bürünmüş durumda, hayata geçmiş durumda delta kron ya da delta mikron şeklinde isimlendirilen, henüz isminde tam karara varılmış değil. Böyle bir haber var, buna dikkat etmek lazım. Long covid denilen olgularda ortaya çıkan, özellikle beyindeki birtakım değişimler, olumsuzluklar ile ilgili çalışmalar çıktı bu hafta özellikle konsantrasyon sorunu, konuşma bozukluğu gibi.
ÖM: Evet, onu bir sonraki bölümde konuşabilirsek ne kadar iyi olur aslında çok iyi bir konu.
SB: Peki, ben burada durayım isterseniz, Ali beyin vaktini çalmayayım. Size iyi haftalar, görüşmek üzere.
ÖM: Çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere.
ÖÖ: Görüşmek üzere.
SB: Sağ olun, iyi günler, iyi yayınlar.